2008/09/01

(14.)1.Ekim.1993.İŞGALCİ FAŞİST GÜRCÜ BİRLİKLERİ,

Abhazların 5000 yılı aşkın zamandır vatanı olan ABHAZYA'da, işgalcilere karşı 13 aydır sürdürülen direniş savaşı Abhazların lehine sonuçlanmıştır.

14 Ağustos 1992'de uluslararası hukuku ve insan hakla­rını hiçe sayan E. Şevardnadze, Abhazların vatanı AB­HAZYA'yı havadan, denizden ve karadan bir baskınla ordu ve paramiliter güçlere istila ettirmişti.

Bu işgale karşı o zamandan beri Gerilla savaşı vererek direnen Abhaz halkı ve kardeş halkların gönülleri, Ab­hazya'nın başkenti Sohum'u ve daha sonra da Oçemçira ve Gal'i de geri alarak, Güneydeki sınırı olan ingur nehri­ne kadar olan ülkelerini, işgalcilerden temizleyerek kur­tardılar.

ABD, Almanya ve TC. Hükümetlerinin desteklediği fa­şist E. Şevardnadze kaybetmiştir. TC. Hükümeti, Elçibey olayında olduğu gibi, yine yanlış isme oynamıştır!

Almanya'nın gönderdiği askeri uzmanlar da işlerini be­cerememişlerdir !

Bu gelişmeler üzerine Almanya'nın ve TC'nin ağababa­sı ABD tehdite başladı. "Abhazlar ABHAZYA'yı terket­melidir!" ABD Vietnam'da uğdığı hezimeti unuttu. Şimdi Somali batağına saplandı. Eğer ABD Somali'ye yaptığını ve yaptırdığını bize uygulamaya kalkarsa, bu­lunduğumuz her yerde, gördüğümüz her ABD vatanda­şına saldıracağımızın hesabını yapmalıdır.

Barzani ve Talabani ile görüşmekte bir sakına görme­yen TC'nin başları ise; 24 Temmuz 1992'de Türkiye'ye gelen Abhazya Reisicumhuru W. ARZINBA ile görüş­meyi kabul etmeyerek, TC. Vatandaşı yaklaşık 5 milyon Kafkasya kökenlinin ulusal kimliğinin -nasıl da- düşmanı olduklarını göstermişlerdir.

..Ve bu olaylar sürecinde, S. Demirel gibi, kendine aske­ri darbe yapanlardan hesap soramayan birinden (!) me­det ummanın yanlışlığını, Özal, Çetin ve İnönü gibilere, genetik özellikleri ve kafa yapıları itibariyle, güvenilme­mesi gerektiğini, artık namuslu kalabilmiş tüm Kafkasya kökenliler görmüştür.

Bilindiği gibi TC. Hükümetlerinin son 55 yıldır, hiçbir şekilde "onurlu" bir dış politik hattı olmamıştır. Bunlar, 1950'li yıllarda Cezayir Kurtuluş Savaşına karşı çıkıp, Fransız sömürgecilerinin tarafını tutmuşlardır. Ameri­kan yardımı almak için Kore'ye asker gönderip, binlerce TC. Vatandaşının ölmesine neden olmuşlardır. Nato'ya girdikten sonra da, ülkelerini özellikle ABD'ye peşkeş çekmişler, Türkiye'nin bağımsızlığını isteyen iyi niyetli gençleri ise, yobazlara öldürtmüşlerdir. Bu hükümetler, ülkeyi ve halkını sevenleri asmış, zindanlara doldurmuş, kurşuna dizmiş, işkencelerde katletmiştir.

TC. Hükümeti bu gün Somali'de, ABD istediği için müslümanları öldürmeye asker göndermiştir.
Azerbay­can'daki kardeşlerini de ABD istediği için yalnız bırak­mışlardır. "Onlar Şii'dir, biz Sünni'yiz" diyen Özal ve "bu işleri karıştırmayın" diyen, Mesut Yılmaz ve diğer si­yasi hokkabazları hala rahmetle anan ve yine de onlara güvenen ve de onlar için çalışan bir Abhaz, bir Adige kaldıysa, bunlar ya beyinsizdir, ya onların uşağı veya ulusal haindir!

..TC’deki Türk aydınlarının da ne yazık ki çoğunluğu, özellikle 12 Eylül 1980 sonrası gündeme sokulan "havuç ve sopa politikasıyla" hizaya sokulmuş, inançlarını yitir­miş, dönekleşmiş, inkarcılık, iftiracılık ve yalancılık ya­parak, TC. Hükümetlerinin çanak yalayıcısı ve bordrolu memuru olmuşlardır.

Bunlardan biri de, Abhazların zaferini küçük düşürmeye ve karalamaya kalkışan eskinin Mao'cusu, şimdinin "Türkiye Türklerindir" gazetesinin yazarı Hadi Uluengin'dir..

Türk ve Kürt soluna gelince, onlara da söylenecek sözü­müz vardır. Kendi halkına yardım edemeyen ama birbir­lerini vurmayı iyi "beceren" Türk soluna ve dar görüşlü bir tavırla ve beceriksiz “sol“cücelerle Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesini başarıya ulaştırmak için savaşan­lara da bu moment de güven büyük oranda yitirilmiştir.

Gürcistan'da yayın çıkartmak, oradaki Kürtleri örgütle­mek, Mart 1993'te TC’ye karşı tek taraflı olarak ilan edi­len "Ateşkesin" (Gürcüstan Ulusal Demokratik Partisi Başkanı Giorgi ÇANTURIA, Gürcistan Muhafazakar Partisi Başkan Yardımcısı Grigori COCUA, Gürcistan Parlamento üyeleri, Gize GELOVANİ, Teimuraz SORJD­LANİ, Giorgi BARAMİDZE ve Gürcistan Sosyal Demok­rasi Partisi Merkez Komitesi'nce de) desteklenmesine karşılık, Bizden uzak durma "politikası", Abhazya mese­lesiyle ilgili Kafkasya sorumlusunun, hala köylü kurnaz­lığından kurtulamadığının göstergesidir. Bu tür tipler "parti önderliğinin" biz KafKasya kökenlilerin gözün­de var olan saygınlığını sarsmıştır.

Abhazlar, Adigeler, Çeçenler, Kaberdeyler... Yani biz Çerkezler, bu ülke için ve Devrim için (Çerkez) Ethem Nejat'tan bu yana vurduk, vurulduk, zindanlara düştük.

72 sene sonra ulusumuzun yok edilmemesi için, bir se­ferlik onlardan dostluk istedik ... heyhat!

MANDELA'ya, GUZMAN'a, CASTRO'ya, TÖRE'ye, YAŞAR KAYA'ya desteğe varlar, fakat onlara yıllardır kardeşlik, yoldaşlık yapanlara, savaşını destekleyen ve kollayanlara destek gündeme gelince ise, suskunluk ve bin dereden su getirmek.. Nerede kaldı hep sözü edilen enternasyonalizm!..

..Düşünüyoruz, "bu da geçer ve geçecektir" diyoruz. Semir gitti, Avukat Hüseyin Yıldırım gitti, Şahin Dön­mez, Yıldırım Merkit gitti, Terzi Cemal, Kör Cemal gitti. Şimdi de Selim Çürükkaya gitti ..“Gitmesi gerekenlerin sonu gelince; Halkların örgütlü buluşmasına artık sıra gelecektir" diye, ümit ediyoruz.

Örgütlenen, direnen ve savaşan halkımız; Faşistlere ve onlara destek verenlere ders üzerine ders vererek Ab­hazya'yı kurtarmıştır.

Molotof kokteylleriyle Faşist Gürcülerin tanklarını, zırh­lılarını ele geçiren ve onları tüm zorluklara karşı yene­rek, kovan Abhazlar herkese örnek olmalıdır ...

SELAM OLSUN ABHAZYA DİRENİŞİNE KATILAN KARDEŞLERİMİZE
SELAM HALKLARIN KARDEŞLİĞİNE
KAHROLSUN DÖNEK ŞEVARDNADZE VE ONU DESTEKLEYENLER
YAŞASIN KAFKASYALILAR BİRLİĞİ’NİN ABREKLERİ


KAFKASYALILAR BİRLİĞİ
1 Ekim 1993

Hiç yorum yok: