Sevgili abhazyam.com üye ve izleyicileri. 1 Mayıs "Çalışanların Bayramı"
kutlamalarına 1 Mayıs 1976 yılında 21 yaşında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencisi olarak, 36 yıl önce İstanbul Yüksek Öğrenim Derneği (İYÖD) ve DEV - GENÇ Pankartları altında Beşiktaş’tan Taksim’e doğru yürüyen "Öğrenci Gençlik" Mensubu olarak katılmıştım.
1976 yılında ki 1 Mayıs Taksim "İşçi Bayramı" Kutlaması, 12 Mart 1971 Ara Rejimi sonrasında toplumda yaşanan sinmişlikten kurtulmanın bir nüvesi olmuştur.
1 Mayıs 1976 "Taksim İşçi Bayramı" Kutlaması 1977 yılında daha görkemli bir katılımın olacağının göstergesi idi.
Bizler, 1 Mayıs 1977 Mitingi'ne DEV – GENÇ örgütlenmesi içerisinde bulunan Öğrenci Gençlik Yapılanmasında, meydanda toplanan 500.000 kişinin üzerinde ki emekçi sınıfı ile birlikte, DİSK Öncülüğünde ki Emekçi Sınıfı'nın bayramına katıldık.
Ancak, egemen sınıfların "emekçi sınıfının" bu derece yoğun olarak toplanmasından dolayı rahatsızlık duyduğu için yaratılan provokasyon eylemi nedeni ile coşku içerisinde süren tören tarihe 36 kişinin yaşamını yitirdiği ve 100’ün üzerinde kişinin yaralandığı "Kanlı 1 Mayıs" olarak geçti.
1 Mayıs 1977’de Taksim’e çıkmak için Beşiktaş’ta toplanmıştık, ancak DEV – GENÇ Yapısı genişlemiş, öğrenci gençlik, işçi kesiminden, kırsal kesimden gelen emekçi insanların katılımı ile 50.000 kişiyi bulmuştuk.
Kortejimizin bir ucu Taksime ulaştığında, sonu daha Beşiktaş’ta bulunuyordu. Bizler Taksim Anıtı Önüne yerleştiğimizde, içerisinde "figüran olarak kalacağımız" oyun da başlamıştı.
Ben de, arkadaşlarım ile birlikte, bir an'da Kazancı Yokuşu'nda yaşam savaşı veren insanların içerisinde kaldım.
Ve onlarca insanın ölümüne yol açan o meşhur "kamyon" benim yaşamımı kurtardı.
Yani, işin özüne bakarsak 1 Mayıs 1977, "yaşama yeniden başlamış olduğum bir tarih" olarak hafızamda yer aldı.
1 Mayıs 1978, aynen 1976 1 Mayıs’ı gibi emekçi sınıfının yaralarını sarma ve yaşanan provokasyondan ders alma günü olarak tarihe geçti.
Devlet organlarının ve basın – yayın organlarının yapmış oldukları "1977’de ki gibi provokasyon çıkacak", "evlerinizden dışarı çıkmayın", "1 Mayıs Mitingine katılmayın" çağrılarına rağmen, miting yoğun bir katılım ile gerçekleşti.
Bizler de yine DEV – GENÇ Pankartı ile Beşiktaş’tan Taksime doğru yürüyüşe geçtik..
Emekçi sınıfı ile birlikte 1 Mayıs Bayramı’nı kışkırtma ortamı olmadan kutladık.
Ancak Emekçi Sınıfı’nın kendi "ellerine" yeniden güven duymaya başlaması ve 1 Mayıs Mitingi’ni her türlü baskıya rağmen geniş bir katılım ile kutlaması "egemen Sınıfları" rahatsız etti ve Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs Kutlamalarına kapattı....
Emekçi Sınıfı, 1978 sonrasında en doğal hakkı olan 1 Mayıs’ı Taksimde kutlamak hakkını almak için demokratik mücadelesini sürdürdü..
Ta ki 2010 yılına kadar.
AKP Hükümeti’nin Lideri olan Başbakan Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın 2008’de 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyen Emekçi Sınıfı’na karşı kullandığı "ayaklar baş olmaya kalkarsa, kıyamet kopar" deyimine rağmen, emekçi sınıfı aradan geçen 32 yıl sonrasında (1978 – 2010) Taksim Meydanı’na çıktı.
Birey olarak orada bulunamadım ama, kalbim ve ruhum orada idi.
1976 – 1977 – 1978 yıllarında Taksim Meydanı’nın coşkusunu ve hüznünü yaşayan birisi olarak, "2010 yılında ki emekçi sınıfının eylemini, 1976 yılında ki silkiniş mitingine benzettiğimi" sizlerle paylaşmak isterim.
1 Mayıs 2011 Taksim Kutlamaları öncesinde emekçi sınıfı tarafından yapılacak olan kutlamalar, 1977 yılında ki sol guruplar arasındaki çelişkileri açık bir biçimde kullanan egemen güçler tarafından, özellikle son yıllarda ciddi olarak ortaya çıkan "etnik kimlik" çelişkilerini kullanarak, kışkırtıcı bir ortam yaratılmaya çalışıldığını belirtmek isterim.
1 Mayıs Emekçi Bayramı, hangi etnik kimlikten olursa olsun, çalışanların dayanışma günüdür.
Bu bayramda "Etnik Kimlikler" ön planda tutulmaz, eğer insanlar "etnik kimliklerini" ön planda tutmaya kalkarlarsa, sistemi ellerinde bulunduranların "oyunlarına" alet olmak için "hazır kıta" olarak adlandırılırlar.
1 Mayıs 2011 Taksim İşçi Bayramı'na katılacak olanlar "Etnik kimliklerini" Meydanın dışarısında bırakmalı, içerisinde bulundukları sendikaların, çalışma örgütlerinin, öğrenci derneklerinin vd. STK’ların pankartları altında meydana gelmelidirler.
Abhaz, Adıge, Azeri, Balkar, Çeçen, Dağıstanlı, Ermeni, Gürcü, Kabardey, Karaçay, Laz (Mingrel), Nogay, Oset vd. Kafkas kökenliler, diğer Türk, Rum, Boşnak, Arnavut, Arap, Süryani, Kurmançi, Sorani, Zaza vd. etnik kökenliler ile birlikte "Çalışma Haklarını" istemek için meydan'da haykırmalıdırlar.
Her insanın "Etnik Kimliğine" saygı duyulduğu belirtilmeli ve bu konuda ki baskıların kaldırılması vurgulanmalıdır.
Ancak bilinmelidir ki "Ekonomik Özgürlüğünü ve Örgütlülüğünü" elde eden toplumlar "Hak İsteme ve Arama Örgütlülüğüne ve Özgürlüğüne de" sahip olabilirler.
Şu da bilinmelidir ki;
sistemi ellerinde bulunduran, Çok Uluslu Şirketler (ÇUŞ) ve sermaye sahipleri için "Etnik Kimlik" o kadar önemli değildir.
Elde edecekleri "Artı – Değer'e" bakarlar.
Onlar için "etnik kimlik" ancak sistemleri, yönetimleri "Emekçi Sınıfı" tarafından sorgulanmaya başladığında önem taşır ve kendi çıkarları için acımasızca kullanılır.
Yakın Tarih bunların sayısız acı örnekleri ile doludur.
Son dönemde Kafkasya, Orta Doğu, Kuzey Afrika’da yaşanan örneklere bakmak yeterlidir.
1 Mayıs 2011 Taksim Emekçi Bayramı’nda "Etnik Kimlik" konusunu ön plana alan kişi ve kurumların, 1 Mayıs 1977 yılında yaşanan "kışkırtıcı gurup" konumuna düşmemeleri için dikkatli olmaları gerektiğine inanıyorum.
30 Nisan 2011 tarihinde NTV Programında yaşanan KESK ve Kamu – Sen kavgasının meydanlarda yaşanmamasını diliyor.
Hangi etnik kökenden olursa olsun, bütün çalışanların 1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI'nı kutluyorum.
1 Mayıs 2012’de Taksim Meydanı’nda buluşmak dileği ile.
Saygılarımla.
KAYNAK:
www.abhazyam.com